"Türkiye son 28 günde 684.090 olgu ile ABD, Hindistan ve İngiltere’den sonra dördüncü ülke oldu"

-
Aa
+
a
a
a

Buna karşın aşı karşıtları veya Covid-19’un önemli olmadığını savunanlar İstanbul ve Ankara'da protesto mitinglerinde buluştu.

Getty
Selim Badur'la Korona Günleri: 27 Eylül 2021
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 27 Eylül 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

(27 Eylül 2021 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

 

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar!

Selim Badur: Günaydın efendim, günaydın Özdeş, Feryal!

Özdeş Özbay: Günaydın!

SB: Herkese iyi haftalar! Hemen başlayalım, bugün itibariyle dünyada olgu sayısı 231 milyonu, yaşamını yitirenlerin sayısı da 4,7 milyonu geçmiş durumda. Geçtiğimiz bir hafta boyunca ortalamayı aldığımızda 473.567 kadar yeni olgu listeye ilave oldu. Göreceli olarak bir düşüş var. Türkiye’de yedi milyondan fazla olgu ve 63 binden fazla yaşamını kaybeden kişi var. Üç tane haber var; müjdemi isterim demeyeceğim çok hoş haberler değil belki. Türkiye son 28 günde 684.090 olgu ile Amerika, Hindistan ve İngiltere’den sonra dördüncü ülke oldu. Şu anda Türkiye Brezilya’yı, İran’ı filan geçmiş durumda. Son 28 gündeki olgu sayısıyla 684 bin. Oldukça önemli ve listede üst sıralara doğru tırmanıyor. Bu hiç iç açıcı bir haber değil. Böyle ironik haberlerden bir tanesi, biliyorsunuz farklı ülkelerde aşı karşıtları ya da Covid-19’un önemli olmadığını, abartıldığını savunan kişilerin protestoları var farklı kesimlerden. Türkiye’de de oldu. Haftalar önce Maltepe’de olmuştu, Ankara’da yapıldı. Sloganı ilginç, “DSÖ’ye yarasa nerede demek için ben de varım!”, böyle bir sloganla çağrıyı yapan da eğer elimdeki haber yanlış değilse Türkiye Kamyoncular ve Tırcılar Derneği Genel Başkanı. Kendisinin öncülük yaptığı “Küresel çetelere karşı tek ses” mitingi Ankara’da yapıldı Tandoğan meydanında dün. İlginç bir haber. 

ÖM: Adı da “Büyük uyanış başkent”.

SB: Evet, “Büyük uyanış başkent”. Tabii bu Covid’den tamamen bağımsız ama bir cümle benim için ilginçti, sizin bulunmadığınız haftanın olayıydı. Bunu da lütfen söylemem izin verin, hoş görünüze sığınıp söyleyeceğim.

ÖM: Estafurrullah!

SB: Adalet ve Kalkınma Partisi’nin genel başkan yardımcısı Tokat milletvekili Özlem Zengin, bir olayın coşkusunu sosyal medyadan şöyle paylaşmış “500 yıllık Türk dış politika tarihinin en önemli günlerinden bir tanesi”. Neymiş bu olay? New York’taki Türk evinin açılması. Böyle bir bina açılışının Türk dış politika tarihinin en önemli günlerinden bir tanesi olarak tanımlamak ilginç geldi. Bunu da dediğim gibi hoş görünüze sığınıp araya sıkıştırmak istedim. Garip! 

ÖM: Bir de ben ufak ilavede bulunayım izninizle; Ankara’daki aşı karşıtlarının mitinginde HES kodu göstermek istemeyen bir kişiye polis ısrar edince polisi yumruklamış ve gözaltına alınmış. 

SB: Bu tip haberler var. Bir de İstanbul’da metroda maske takmadığı için uyarılan bir yolcunun tartıştığı ve çıkan arbedede güvenlik görevlisinin gözünde ağır bir hasar olduğu haberi vardı.

ÖÖ: Bu toplu taşımada çok sık yaşanmaya başlandı.

SB: Evet.

ÖÖ: Etrafınızda sizin de vardır, benim de var etrafımda. Bayağı tartışma konusu, maske takmayanlar çok pervasız davranabiliyorlar artık. “Normalleştik” diyorlar çünkü.

SB: Yani Özdeş sen de Kadıköy’de, Anadolu yakasında oturuyorsun, bu tarafta pek maske falan kullanıldığı yok yani, inanılmaz bir kalabalık var. Neyse bu tarz hadiseler oluyor. Berlin’de de maskesiz müşteriye bira satmak istemeyen 20 yaşındaki genç barmen öldürüldü. Yani beterin beteri var!

ÖÖ: Geçen hafta Bolsanaro’ya pizza vermediler BM zirvesi için gitmişti ya New York’a. Maskesiz girmeye çalışmış, pizza yiyemedi!

Emmanuel Macron’un HES kodu internetten yayınlandı

SB: Neyse bir de işin ekonomik tarafı var. Çok zarar gören sektörler var deniyor. İşte insanlar işlerini kaybediyorlar, bir de para kazananlar var. Bunlara bir örnek de Covid süresince tıbbi laboratuvarların geliri Fransa’da %37.4 artmış. 6,2 milyar Euro’luk iş kapasitesi, 4,2 milyon tarama testi, 1,3 milyon PCR sadece bu kadar büyük bir gelir yani. Fena değilmiş bu sektörde çalışanlar açısından. 

Aşılara baktığımız zaman ABD daha yoksul ülkelere bağışları arttırıyor, bu çok dillendirilen bir konu. DSÖ’nün geliştirdiği, oluşturduğu Covax isimli kooperatif üzerinden bağış yapmak, Afrika’ya aşı yollamak yerine ülkeler doğrudan bu yoksul ülkelere aşı gönderip böylece bağlantılar kuruyorlar, iş anlaşmaları filan yapıyorlar. Bu çok tuhaf bir dünya, yani kimsenin aşı yollarken o toprakların sağlığını düşünmesi ilk amaç değil. ABD bu Afrika’ya 1,1 milyar doz aşı bağışında bulunacak. Aynı oranda olmasa da benzer bir yaklaşımı Fransa, İspanya ve bu hafta Japonya da ilan etti. 

Bu arada Laos’un kuzeyindeki mağaralardaki yarasalarda Sars-CoV-2’ye benzer çok yakın bir virüs izole edildi. Kökeni tam bilinmiyor ama Laos’taki Institut Pasteur genetik yapısını aydınlatmış vaziyette. İlginç bir gelişme çünkü yaklaşık her yıl yüzlerce kez Sars benzeri virüslerin hayvanlardan insanlara geçtiği biliniyor ama bu kadar insan için patojen olabilecek, insanlara bağlanabilecek bir virüs ilk defa Laos’da saptanmış.

Fransa’da komik şeyler oluyor, örneğin Emmanuel Macron’un HES kodu internetten yayınlanmış. Böylece kişisel bilgileri de ortaya çıkıyor. “Bu nasıl olur?” deniyor ama Fransa’da zaten toplam 36 binden fazla sahte HES kodu dağıtılmış. Birileri parayla HES kodu satıyor. Bu da Fransa için ilginç bir haber olarak yansıdı. 

Şimdi bir varyantlar konusunda aşı etkinlikleri, hatırlayacaksınız mRNA aşıları gündeme geldiği zaman bu yeni teknolojinin en büyük avantajlarından bir tanesi “herhangi bir varyasyon, bir mutasyon olduğu zaman süratle o mutasyona, o varyanta karşı hemen bir aşı üretimi söz konusu olabilir. Bu çok büyük bir avantaj” deniyordu. Gerçekten de kuramsal olarak öyle. Örneğin inaktif aşı ya da bir vektör aşısı hazırlarken bütün prosedürü, bütün işlemi baştan başlatmanız gerekir, yeni bir mutanta karşı, yeni bir varyanta karşı aşı hazırlamak isterseniz; ama mRNA aşısı hakkında -en azından kuramsal olarak söylenen- “bu çok daha basit, kolay oluyor; RNA’daki birtakım bölgeleri değiştirip hemen aşı üretebilirsiniz” deniyordu. Bu özellik çok büyük bir avantaj, üstünlük olarak yansıtılmıştı. Şimdi insanlar “iyi bunu baştan böyle dediniz de birtakım varyantlar çıkıyor, kimsenin yeni aşı ürettiği ya da varyantlara karşı mRNA aşısının ortaya çıkmadığını görüyoruz. Bu ne biçim iş?” demeye başladılar. Yani her zaman kağıt üzerindeki gerçekler ya da savlar doğru çıkmıyor. Bu önemli bir nokta.

İlginç bir haber, Çin’in kuzeyindeki Harbin kentinde -10 milyon nüfuslu bir kent- sinema, spor salonu, hamam, sauna ve insanların bir araya geldiği bütün o ortamlar kapatıldı, kapatılma kararı alındı. Neden dersiniz? İşte bir takım olgular çıktı herhalde değil mi? Hayır, tek bir olgu çıkmış. Tek bir pozitiflik saptanınca böyle bir önleme gitmiş Çin’deki bu Harbin kenti. 

İstatistiklere dair kuşkular sadece Çin’e ait değil

ÖM: Çin en başarılı uygulamalardan biri. Yani biraz da otoriter, hatta totaliter yapısından kaynaklanıyor olmalı.

SB: Evet.

ÖM: Ama bu konuda çok ciddi tedbir alıyorlar.

SB: Evet, bu otoriter ve totaliter yapı nedeniyle acaba gerçekleri yansıtmıyor mu? Doğru söylenmiyor mu? Açıklamalar doğru mu? Bu kuşkular var ama bana kalırsa bu kuşkular sadece Çin’e ait değil. Yani öyle olup olmadığını bilmiyoruz ama Çin’e ait değil. Bu başka ülkeler için de geçerli. Geçtiğimiz hafta biz, sizin olmadığınız programda sanıyorum, dile getirdik. ABD’de örneğin açıklanan rakamların 10 misli kadar daha fazla hastanın olduğu söyleniyor. Yani kayıtlara nasıl geçtiği belli değil, olgu tanımı belli değil. Kime Covid-19 diyeceksiniz ve kayıtlara geçecek? Bütün bunları düşündüğünüz zaman Çin’deki gelişme sizin de belirttiğiniz gibi doğruyu yansıtıyor mu yansıtmıyor mu? Sonuçta başarılı oldukları yadsınmaz bir gerçek yani.

ÖM: Evet. Totaliter deyince tabii ABD de gayet iyi-kötü demokratik bir ülke, orada da rakamların açıklanandan yüksek olması daha endişe verici değil mi? 

SB: Evet öyle. Şimdi ABD deyince, New York’un büyük bir olasılıkla gelecek belediye başkanı Eric Adams kapanan otellerin -birtakım oteller işte işsizlik nedeniyle kapatıldı herhalde New York’ta- %20’si böyle bir olumsuzluk yaşamışlar. Onları evsizlere açmaya karar vermiş. Böyle bir şey yapacağını, 25 bin kadar otel odasını kullanıma açacağını söyledi, bu ilginç bir gelişme. Olguları biraz önce bahsederken günlük olgu sayısı 473 bin yeni olgu ilave ekleniyor diyordum, gerçekten de dünyada birçok ülkede bir azalma trendi var bildirilen olgu sayısında. Örneğin beş haftadır Fransa’da yaklaşık %27 kadar birçok açıdan yani saptanan pozitiflik, yoğun bakıma yatışlar, hastaneye başvurular gibi. %25-27’lik bir azalma görülüyor ama uzmanlar bunun çok yanıltıcı olabileceğini, okulların açıldığını, havaların soğuduğunu, örneğin 4 Ekim’den sonra okullarda maske takma zorunluluğunun kaldırılmasına karar verilmiş; özellikle işte 100 binde 50’nin altındaysa olgu, o kentlerde böyle bir karar alınmış. Bütün bunlardan sonra tekrardan alevlenmenin olabileceğinden korkuluyor. Bu arada her yerde işler bu kadar iyi gitmiyor; örneğin Suriye, İdlib’den bir haber var, oldukça zor durumda, hastaneler tıkanmış durumda, olanaksızlıklar, materyal eksiklikleri ve aşılama da Suriye’de %1,4 imiş. Yani çok fazla değil. 

Belçika’dan biraz Belçika’ya özgü, biraz ilginç bir ülke tabii Belçika, hepimizin bildiği klasik çizgi romanların neredeyse %80-90’ının çıktığı bir ülke. Küçük bir Avrupa ülkesi belki ama ilginç bir ülke. Tabii orada Flaman-Valon çekişmesi var; Flamanlarla Valonlar, her iki bölgenin aldığı kararlar birbirleriyle tamamen zıtlaşmaya başladı. Birçok konuda bunu yapıyorlar. Farklı uygulamalar; Flamanlar önlemleri kaldırmaya başlamışlar, Valonlar ve Brüksel’de oturanlar, yani başkent sakinleri onlar da hop oturup hop kalkıyorlar. Böyle ilginç, biraz çelişkili konular ortaya çıkıyor. 

Küba’nın ilginç bir çalışması var; tek dozluk bir aşı geliştirdiler. Bu aşıyı konvalesan dönemdeki, yani hastalığı geçiren ve hastalığı atlatmış ve aradan da 15-20 gün geçmiş kişilere uygulayacaklar. Böylece tek doz halinde, hastalığı geçirene de bir de bu aşıyı yaptıklarında -Soberana Plus isimli bir aşı- böylece onların immünitesini hem hastalığı geçirme hem de tek dozluk bu aşı ile çok güçlü kılıp uzun süreli bağışık kalmalarını sağlayacak böyle bir yaklaşımları var. 

Nisan 2020’de hatırlayacaksınız çocuklarda Kawasaki sendromu gibi bir tablo -bunun ayrıntısına hiç girmemeyim ama- özellikle multi-sistem inflamatuvar sendromu denilen, yani vücuttaki farklı sistemleri, gastroentestinal sistem, kardiyovasküler sistem gibi hepsini tutan, bir çok sistemde olumsuzluklar ya da belirtiler gösteren bir hastalık tablosu tanımlanmıştı. Bunu Kawasaki sendromuna benzetmişti insanlar. Önce İngiltere’den bildirilmişti, daha sonra bunun Covid’le bağlı olduğu anlaşıldı ve multi-sistem “inflamatuar sendrom children” diye MIS-C adı verilmişti. İlk kez bu hafta MIS-A yani “multi-sistem inflamatuar sendrom adult” da tanımlandı. Erişkinlerde de bu oluyormuş, şimdiye kadar hiç bildirilmemişti erişkinlerden. 

Varyantlar konusunda Delta’da takılıp kaldık, delta aşağı delta yukarı ama yeni varyantlar çıkacaktır, bir RNA virüsüdür demiştik. Gerçekten de önce Japonya’dan bildirilen, çok fazla yayılmayan yeni bir varyant R.1 ismiyle tanımlanıyor. ABD’de rapor yayınlandı, CDC tarafından, 47 eyalette saptanmış. Dünyada 10.500 kişide var yaklaşık. Bu da yeni yayılmakta olan bir varyant. Ne kadar tehlikeli olduğunu ne kadar önemli olduğunu zaman gösterecek. 

Uruguay’dan bir haber var, bir hastane salgını; hastanede 40’tan fazla kişiye iki çalışan tarafından Covid-19 bulaştırılması söz konusu olmuş. Başka nedenlerle hastaneye yatan kişiler hastanede kalış ve tedavi süreleri boyunca Covid’e yakalanmışlar. Bu tarz olumsuzluklar yaşanıyor. Bu arada görmüşsünüzdür, geçen haftanın haberi, Hollanda’da babasının Covid-19 aşısı olmasına izin vermediği 12 yaşındaki çocuk mahkemeye başvurarak aşı olma hakkı kazanmış. Bu da Hollanda’daki çocuğun yaşadığı.

ÖM: Çok ilginç ve önemli bir haber gerçekten, ben de görmüştüm. Ben de bir ilavede bulunayım izninizle; bu Daily Post internet gazetesinden Ayşe Kamar’ın haberi. Çok ünlü bir karı koca Youtuber, Alabama’dan çok popülermişler ve aşı karşıtları tamamen. “Biz asla aşı olmayacağız” ve işte son videolarını da yayınlamışlar, “biz canlıyız ve hâlâ yaşıyoruz ve Ebay’den satış yapıyoruz” demişler. Fakat her ikisi de bu video hâlâ yayında iken Covid’den ölmüşler ağır şekilde. Çocukları açıklamış yani, “biz aşı olmayacağız ve zaten aşıya ihtiyacımız yok. Biz pandemiyi de geçirdik ve yaşıyoruz” demişler ama maalesef öyle olmamış Dusty ve Tristram Graham adlı iki kişi. 

"Ebeveynlerin %33’ü maske takmanın önemli ama bu kuralın uygulanmadığını söylüyor"

SB: Evet farklı ülkelerden, ülkemizden de bu tip haberler geliyor. Haklısınız, ne yazık ki bu inatları, bu bilim dışı düşünceleri kendilerinin belki yaşamına mal oluyor. Şimdi Hollanda’daki çocuktan bahsettik, peki Türkiye’de çocuklar ve ebeveynlerin durumu ne? IPSOS’un bir anketi var. Bir kere okul çağındaki çocukların %92’si 2021-2022 öğretim yılında okula gitmeye başlamış. Demek ki bir kesim daha gitmiyor, küçük bir bölüm de olsa. 12 yaş üstü çocukların Türkiye’de %43’ü aşı olmuş, çok önemli bir oran. Büyük de bir başarı kısa bir süre önce başlamıştı. Çocuklarına aşı yaptırmayacaklarını, bunu hiç düşünmediklerini, bunu kabul etmeyeceklerini söyleyen ebeveyn oranı %6. Bu da önemli bir gelişme bence. Tabii maske takmak, işte Fransa’da okulda çocuklar kullanımının gerekli olmadığı ya da bu zorunluluğun kaldırıldığını söyledim, yine de ülkemizde ebeveynlerin %33’ü maske takmanın önemli ama bu kuralın uygulanmadığını söylüyor. %12’si çocuklarının gittiği okulda hiçbir önlemin alınmadığını belirtmekteler. %23 ebeveyn, çocuklarının gittiği okullarda alınan önlemleri genel anlamda beğenmediklerini. Sonuçta da %70’i 6 Eylül’de yüz yüze eğitime geçmenin doğru olduğunu düşünüyorlar. Bunlar Türkiye’deki ebeveynlerin okullardaki önlemler ve yaşananlarla ilgili ne yaşadıkları. Yine IPSOS’un bir çalışması sonucunu vereyim; Türkiye’de yapılan bir çalışmada “Türkiye’de olup bitenleri nasıl değerlendiriyorsunuz?” konusunda “salgın hâlâ en büyük sorun" diyen oran %46. Yılbaşında, yaklaşık %10 gidişattan kötümser bu oran şu anda %59 olmuş, bir artış var. Çoğunluk salgının kötü gittiğini düşünüyor %64 oranında. %70’i karamsar, toplumun %85’i salgının 2021’de sona ermeyeceğini düşünüyor. Yani uzun soluklu olacağını, bütün bu sorunların ve bu ortamın devam edeceğini belirtiyorlar. 

Önemli bir nokta var bu çocuklarla ilgili, daha doğrusu İsrail’deki durum. Bu İsrail, biliyorsunuz yaptığı aşılamayla hem öncülük yaptı, aşılamayı ülke genelinde uygulayan ülkeler için hem de en yüksek oranda aşılandı. Orada her şey yolunda gidiyordu. Daha sonra birdenbire önlemlerin ortadan kaldırılması, maske, sosyal mesafeye dikkat edilmemesi ve bir de Delta varyantının ortaya çıkmasıyla İsrail’de tekrar olgu sayısında bir artış olduğu söylendi. Acaba gerçekten bu böyle mi? Çünkü son 28 günde 217.145 olgu bildirildi İsrail’den. Bu konuda çeşitli düşünceler var; bunlardan bir tanesi özellikle okulların açılması, okula giden çocukların yani 12 yaşın altında olmaları birçoğunun ve bir süre sonra da okullar açıldıktan sonra, İsrail’deki bir takım dini bayramların, törenlerin yapılması ve çok fazla aile toplantılarının gerçekleşmesi, çok da dikkat edilmemesi olgu sayısında ciddi artışa yol açtığını düşündürüyor. Bakın 14 Ağustos haftasında İsrail’deki olguların %24’ü çocuklarda imiş. 16 Eylül haftasında bu oran %42’ye çıkmış. Aşılanmayan çocuk grubundaki çocuklarda enfeksiyon sayısı artmış, bu önemli bir nokta. “Peki bu nereye gider?” diye düşündüğümüzde, aslında yine de ağır hastalık ve ölüm sayısının çok düştüğü aşılama sayesinde ortaya çıkıyor ama özellikle test sayısının arttırılması, daha yaygınlaştırılan testler, test sayısının artışı ve okulların açılması hastalığın ya da enfeksiyonun yayılmasında ve saptanmasında daha yüksek değerlere erişilmesini ve bildirilmesine yol açtı. 

Bu önemli, yani çok yönlü bir olay, çünkü Türkiye’de okulların açılması ile bir süre sonra çeşitli olgular, pozitiflikler bildirilecektir okullarda da. Bu konuda ne yapılması gerektiği konusunda gerçekten daha kararlı, daha tutarlı ve şimdiden birtakım önlemlerin alınması ya da birtakım kararların alınması lazım en azından. Aksi takdirde bir kaos yaşanacaktır, yani günlük antijen testi, TTB bunu önerdi ama bu konuda da birtakım soru işaretleri var. İşte bu testlerin, günlük hızlı antijen testlerinin %75’ler civarında duyarlılığı var. Yapılan bir çalışma var, Yang ve arkadaşları yapmışlar, Lancet’te yayınlandı; çalışmada her gün antijen testi yapmak ile herhangi bir şekilde bir pozitif saptandığında test filan yapmadan 7 – 10 gün arasında evde izolasyon, karantinaya tutulması temaslıların, bütün bunlar kıyaslandığında bir fark olmadığı görülüyor. O nedenle birdenbire böyle milyonlarca antijen testine başvurmak… Bunları kim gerçekleştirecek? Nerede gerçekleştirecek? Hangi deneyim ve hangi beceriyle gerçekleştirecek ülke çapında? Bunların herhalde iyi düşünülmesi lazım. Sanıyorum sürem dolmak üzere.

ÖM: Ben biterken bir de -belki ileride daha geniş konuşma fırsatı buluruz diye- bir başlıktan bahsetmek istiyorum; bir internet sitesinde erişime açılan yeni bir araştırmada Covid-19’un hafif seyretse bile beyni küçülttüğüne ilişkin bir araştırmadan bahsediyorlar.

SB: Evet o önemli; özellikle bu konu, beynin hangi bölgelerinin küçüldüğü -ben de hatta bunu söyleyip Güven beyle bunu konuşmanın yararlı olacağını, ona da sormamız gerektiğini belirtecektim- önemli bir konu, önümüzdeki hafta biraz daha ele alalım, eğer Güven Güzeldere değinmez ise.

 Siz sormadan ben söyleyeyim çünkü bu hoş bir şey olacak, bu cuma günü Önce Sağlık programındaki konuğumuz, daha doğrusu konuklarımız ilginç; itiraf edeyim ki BBC’deki bir yayından esinlenerek çocuklar konusunda -okula giden çocuklar- onlara nasıl davranılmalı, ne yapılmalı, ne tür önlemler alınmalı, çocuklara neler önerilmeli konusu hep erişkinler, ebeveynler, öğretmenler, psikologlar tarafından ele alınmıştır. Hiç çocuklarla ilgili program Türkiye’de yapılmadı. BBC’de görünce bunu “böyle bir şey yapsak” dedim ve cuma günü üç çocukla konuşacağız Covid’i nasıl yaşadıklarını.  Bunlardan iki tanesi 10-11 yaş grubu, bir tanesi 13 yaşında; bu nedenle aşı da olmuş, bir doz aşı. Neler hissediyorlar, ne yapıyorlar umarım ilginç olur.

ÖM: Son derece ilginç, merakla bekleyeceğiz.

SB: Tamam. Peki teşekkürler, iyi yayınlar ve iyi haftalar.

ÖM: Peki çok teşekkürler.

ÖÖ: Görüşmek üzere.

SB: Sağ olun!